1. HER ANNE BABA, İYİ BİR GÖZLEMCİ OLMALIDIR: Çocuğumuzu gözleyerek davranmak ona nasıl yaklaşacağımızı kolaylaştırır. Onunla olan iletişimimiz sırasındaki verdiği tepkiler, çocuk üzerinde olumlu mu? yapıcı mı? ya da olumsuz mu? etkisiz mi? olup olmadığı bilgisini verir. Örneğin; çocuğa sürekli “Ders çalış!” dediğimiz halde, hala oyalanmaya devam ediyorsa, bu davranışımızın, çocuk üzerinde etkili olmadığını gösterir. Çünkü davranışımız beklediğimiz sonucu almaya yönelikti; ancak sonuç alamadığımız gibi davranış varlığını sürdürmeye devam ediyor. Öyleyse buradan bir sonuç çıkarmalıyız; 1. Görünen sonuç: Sürekli tekrarlanan sözler etkisini çabuk kaybeder. 2. Görünen sonuç: Yeni bir davranış şekli belirlemeliyim. Çocuğumuzu gözlemleyerek tekrar düşünelim: Ona nasıl davranırsam daha iyi sonuç alırım? Şöyle davranırsam bu davranışımla ne hisseder? Onun yerine geçerek etkilenip etkilenmeyeceğini hissetmeye çalışalım. Beynimizi insan yetiştirmeye odaklayalım. Her şey gelip geçer ; ancak insan yetiştirmek daimi sürer. İyi yetişen insan başkalarını da iyi yetiştirir.

2. HER ANNE BABA KENDİNİ YETİŞTİRMELİDİR: Her insan bilgi edinerek yaşamını bilgisel olarak zenginleştirmelidir. İnsan yetiştirirken, onu aydınlatabilmek için kendimizi yenilemeli ve geliştirmeliyiz. En son ne zaman bir konu hakkında detaylı araştırma yapıp o konuda tam bilgilendik? Örneğin çocuğumuz ergenlik dönemine giriyor. Bu dönemle ilgili araştırma yapıp bilgilendik mi? Bu dönemde neler olur? Çocukta hangi değişimler yaşanır? Onu bu dönemde nasıl yönlendirmeli ve onunla nasıl ilgilenmeliyiz? Sorularının cevabını kafamızda oluşturduk mu? Bir şeyi iyi anlamanın ve onu idare etmenin yolu bilgilenmekten geçer.

3.HER ANNE BABA ÇOCUKLARI ARASINDAKİ FARKI GÖREBİLMELİDİR: İnsanlar ikiz olarak dünyaya gelse bile mutlaka huy ve karakter farklılığı gösterir. Şimdi düşünelim: kardeşlerimizle, aynı anne babadan dünyaya geldik fakat kişilik olarak birbirimize benziyor muyuz? Aynı şeylere aynı tepkiler mi veriyoruz? Hiç kimse kardeşinin aynısı değildir. Biz kendi ailemizden ne kadar farklıysak, çocuklarımızda bizden o kadar farklıdır. Ve her çocuğumuza sevgimizi aynı hissettirmek şartıyla özelliklerine göre farklı şekilde davranış eğitimi verilmelidir. Örneğin; çocuğunuzun biri konuştuğunuzun ne anlama geldiğini hemen fark ediyor ve onu yaşamına geçiriyorsa, diğerine aynı davrandığınız halde onda işe yaramıyorsa, bu durum farklı davranmamız gerektiğini gösterir. Bu gerçekçi bir insan yetiştirme kuralıdır. Ayrıca bizler büyük olarak kıyaslanmaktan nasıl hoşlanmıyorsak, kendimizi eşsiz, benzersiz buluyorsak çocuğun yaşı kaç olursa olsun o da aynı şekilde kıyaslanmaktan hoşlanmayacaktır. Bu her insanın mayasında vardır. Çünkü her ruh kendi varlığını yaşar ve tektir. Bu nedenle yapılan her kıyas çocuğu kendisinden ve çevresinden soğutur. Bu durum henüz anne baba olmayı kavrayamamış, yapıcı olmayan, iyi düşünmeden davranan bilinçsiz ebeveyn davranışıdır. Bu davranış asla olumlu sonuçlanmaz. Hiçbir kıyas kişileri daha iyi yapmaz.

4.SEVGİ, HOŞGÖRÜ, ANLAYIŞ, PAYLAŞIM, DİNLEMEK, UYUM, ÖĞRENİLEN KAVRAMLARDIR: Çocuklarımızda bu duygu ve davranışların oluşmasını ve yerleşmesini sağlamak için bunları öğretmeliyiz. Bunu iyi öğretmek için bizim bu kavramları tekrara gözden geçirmemiz gerekir. Ne anlama geldiğini tanımlamamız gerekir. Örneğin, hoşgörü nedir? Hoşgörü hangi durumlarda nasıl kullanılmalıdır? Kafamızdaki hoşgörü tanımını bir hatırlayalım. Kendimizin ne kadar hoşgörülü olduğunu gözden geçirelim. Bu paralelde gerekirse önce kendimizde sonra çocuğumuzda hoşgörü inceliği oluşturalım.. Diğer duygu ve davranışları da aynı yolla geliştirelim.

5. HER ANNE BABA KENDİSİYLE ÇEVRESİYLE, AİLESİYLE İYİ İLETİŞİM KURABİLMELİDİR: İletişim kafamıza göre konuşmak değildir. Öyleyse iletişim gerçekte nedir? İletişim genel olarak insanlar arasındaki düşünce ve duygu alışverişi olarak ele alınmaktadır (Cüceloğlu, 1993). İletişimin amacı, alan ve veren arasında bilgi, düşünce ve tutum ortaklığı yaratmaktır. (Açıkgöz K, 1994). Tanımlara baktığımızda çevremizde bu anlama uygun iletişim kurmamakta olduğumuzu görmekteyiz. Bu nedenledir ki yetiştirmeye çalıştığımız yeni kuşak tıpkı büyükleri gibi birbirini dinlememektedir. Birbirini iyi dinlemeyen topluluklar sürekli problemlerle uğraşırlar. Gelişme kaydedemezler. Bu nedenledir ki sorunsuz bir yaşamın ve sağlıklı bir toplumun temeli saygı kaynaklı iletişime bağlıdır. Ruh sağlığımız bu şekilde sağlık içinde olacaktır. Ancak sağlıklı iletişimle çocuklarımızı iyi yetiştirir, onlara doğruları ve ahlaki güzellikleri öğretebiliriz.

6.HER ANNE BABA KÜLTÜR AKTARICISIDIR. HER YERDE KÜLTÜR AKTARIMINA DEVAM ETMELİDİR. TOPLUMSAL DEĞERLERE SAHİP ÇIKMALIDIR: Çocuklarımıza milli ve manevi değerleri ilk önce aile öğretir ve bu süreç okulla beraber kalıcı hale gelir. Kendini yaşadığı ülkeye ait hissetmeyen her genç kayıp bir değerdir. Bu nedenle milli değerlerimizi örf ve adetlerimizi aktarmak ülke bütünlüğümüz, ülkemizin gücü ve dünyadaki yeri açısından çok önemlidir. Toplumsal kuralları ve değerleri öğrenen çocuk, nerede nasıl davranacağını, kendini nasıl yetiştireceğini öğrenir. Aile birinci derecede öğretmen olduğu için, çocuğunu sürekli olarak maddi kaynaklarıyla beslemek yerine eğiten görevini üstlenerek çocuğunu yetiştirmelidir. Çocuğun yalnızca ve yalnızca gerekli olan ihtiyaçları karşılanmalı, bunun dışında çocuğu ruhsal terbiye ile eğitmelidir. Yaşına göre olgunlaşarak yetişmeyen çocuk, ileride sorunlu bir yetişkin olacaktır. Bu ilk sırada aile için acı sonuçlar doğuracaktır. İkinci olarak da toplumun geleceği için ciddi zararlar verecektir. Çevremize baktığımızda anne babaların eğitici olmaktan çok çocuğunu maddi kaynaklara boğan hastalıklı bir yapı izlediğini görüyoruz. Toplumsal bozulmaları hep beraber takip ediyoruz. Herkes kendini düzeltmelidir

7. ANNE BABA ÇOCUK DÜNYAYA GELDİĞİ ANDAN İTİBAREN ONA REHBERLİK ETMEKLE YÜKÜMLÜDÜR: Bebeklikten çocukluğa çocukluktan gençliğe, gençlikten yetişkinliğe her aşamada anne baba çocuğun kılavuzudur. Bu nedenle bebeklikten yetişkinliğe her aşamada onun yaşına göre sorumluluklar verilmelidir. Çocuk merkezli bir hayat yaşanılması doğru değildir. Anne baba kişisel yaşantılarını çocuğun özel yaşamı ile karıştırmamalıdır. Eğer bu karıştırılırsa yalnızca çocuğunu merkeze koyup onun etrafında dönen anne babalık özelliğini yitirmiş uydu anne baba olunur ki son derece tehlikelidir. Bu tip anne babalar çocuğunu yönlendirmekte başarısız, acizleşmiş, model olmaktan çıkmış bir Yapı sergilerler. Evin reisi artık çocuktur. Çocuğa kızarlar, onun davranışlarından şikayet ederler, bir anlam veremedikleri gibi de dediğini yaparlar. Bu davranışlarıyla çocuğun olgunlaşmasını baltaladıkları gibi güdük kişilikli büyüttükleri çocukları mesleki ve özel yaşamında kendi ayakları üzerinde duramaz. Ve her zaman olduğu gibi tüm suç çocuktadır! Çünkü anne baba olarak çocuğu izlemeden gözlemeden, düşünmeden kafalarına göre büyütmeye çalıştıkları için kendi yaptıklarını görememektedirler. Örneğin, çocuk okula gidene kadar çocuğa eşyalarını yaşına göre nasıl kullanacağını evin içindeki bazı işlere ufak tefek nasıl yardımcı olacağını öğretmeyen anne baba ilkokula gelen çocuğuna ısrarlı bir şekilde eşyalarını toplamasını emretmeye başlar. Çocuk için sevdirilerek yaptırılmayan itici olan sorumluluk kaçınılması gereken bir durum olur. tepki olarak da bu sorumluluktan kaçmak isteyecektir. Bu durumdan rahatsız anne baba kızmaya devam edip kendi toplayacaktır. Bu durumda bu çocuk asla kişisel eşyalarını toplamayı öğrenemeyecektir. Ne zaman anne baba onu kavrayarak çocuğunun kişisel dilinde onunla konuşmaya başlarsa o noktada çocukta yavaş yavaş değişim gösterecektir.

8.ERGENLİK DÖNEMİ KONUSUNDA HER ANNE BABA TAM BİR BİLGİ EDİNMELİDİR: Ergenlik dönemi çocuğun çocukluk döneminden çıkıp yetişkin olma yolunda değişime uğradığı bir dönemdir. Genellikle 12 yaş civarı ergenlik başlangıcıdır. Tabi bu yaş öncesinde gizli değişimler onu ergenliğe hazırlar. Ergenlik dönemi konusunda bilgilenen anne baba çocuğuyla daha iyi iletişim kurmaktadır. Bilgi edinme, durumu kontrol altına alır. Çocuk ergenlik döneminde diye aile evdeki kurallarını kaybetmemeli, çocuğun yeni değişimi içinse gerektiğinde kurallar ona göre yeniden biçimlendirilmelidir. Çocukken ilkokuldaki tavır ve davranışlarının aynısı gençliğe giren gençten beklenmemelidir. İlkokul çocukları ile gençler arsında farklar vardır değil mi? Delikanlı olanı hala çocuk gibi görmek onun kişiliğini budamak demektir. O bu dönemde kendisiyle, yaşamla ilgili değer ve düşünceler oluşturmaya başlar. Öyle ise aile bu dönemi ve çocuğunu kavrayarak onun kişiliğini olgunlaştırmalıdır. Aile yaşam tecrübelerine göre çocuğun kişisel değerlerini düzenlemede yol gösterici olmalıdır. Kısacası aile yine kılavuzluk yapmaya devam edecektir.

AİLENİN ÇOCUKLARINA MUTLAKA ÖĞRETMESİ GEREKEN ÖNEMLİ DEĞERLER:

- HER YERDE SAYGILI OLMASINI, İNSANLARI, SEVMESİNİ, ŞEFKATLİ VE ANLAYIŞLI OLMASINI
- DOĞAYI VE YAŞAMI SEVMESİNİ, ÇEVRESİNİ TEMİZ TUTMASINI
- DÜRÜST DAVRANMASINI, GÜVENİLİR OLMASINI
- EDEPLİ OLMASINI, NEREDE NASIL OTURUP KALKACAĞINI, KILIK KIYAFET ADABINI
- BİRİSİ KONUŞURKEN DİNLEMEYİ BİLMESİNİ
- BAŞKALARI İLE İYİ GEÇİNMESİNİ
- ÇALIŞMASINI, ÇALIŞKANLIĞI YÜCELTMESİNİ
- HANGİ ORTAMDA NASIL DAVRANACAĞINI
- YARDIMSEVER OLMASINI, İYİ İNSAN OLMASINI
- KURALLARA UYMASINI, SIRASINI BEKLEMESİNİ, İZİN İSTEMESİNİ
- BAŞKALARINA ÖRNEK OLMASINI
- DOĞRU SORULAR SORMASINI, ARAŞTIRMA MERAKINI KAZANMASINI
- OKUMANIN VE EĞİTİM GÖRMENİN ÖNEMİNİ, ÖĞRENME AŞKINI
- KÜLTÜRLÜ OLMASINI VE KÜLTÜRLÜ İNSANLARA DEĞER VERMESİNİ
- DOĞRU İLE YANLIŞI AYIRT ETMESİNİ
- KONUŞMA BECERİLERİNİ, TATLI DİLLİ OLMASINI, NAZİK OLMASINI
- TEMİZ OLMASINI
- VATANINI, MİLLETİNİ, BAYRAĞINI, ATALARINI SEVMESİNİ
- GÖRGÜ KURALLARINA UYMASINI
- ÖZGÜVEN KAZANMASINI, YARATICI VE ÜRETKEN OLMASINI
- HOŞGÖRÜLÜ VE ANLAYIŞLI OLMASINI
- AÇGÖZLÜ DAVRANMAMASINI, TATMİNKAR DAVRANMASINI (kendisine sürekli bir şeyler alınan çocuk asla tatmin olmamaktadır.)
- YENİ ŞEYLER ÖĞRENMEYE HEVESLİ OLMASINI
- PARASINI BİRİKTİRMESİNİ, TASARRUFLU OLMASINI, İSRAFTAN KAÇINMASINI
- SOKAKTAKİ DAVRANIŞLARINI DÜZENLEMESİNİ, YAŞINA GÖRE GİYİNİP GEZMESİNİ
- TELEVİZYON İZLERKEN SEÇKİN, KALİTELİ PROGRAMLAR İZLEMESİNİ
- NİTELİKLİ VE BAŞARILI İNSANLARIN, TARİHİMİZDEKİ, EDEBİYATIMIZDAKİ BAŞARILI BÜYÜKLERİMİZİN ÖRNEK ALINMASINI
- TÜRKÇE’Yİ DOĞRU KONUŞMAYI VE ETKİLİ KULLANMASINI, YABANCI DİLDEN UZAK TUTUP TEMİZ TÜRKÇE’YE ÖNEM GÖSTERMESİNİ
- SANATA VE KÜLTÜREL BİRİKİMLERE DEĞER VERMESİNİ, VB.

KESİNLİKLE, ANNE BABA, DOĞUMUNDAN İTİBAREN ÇOCUĞUN YAŞINA GÖRE, SIRASI VE ANI GELDİKÇE BU DEĞERLERİ TEKRARLAYARAK İŞLEMELİDİR Kİ ÇOCUK OKULA BAŞLADIĞINDA BİR ÇOK TEMEL DEĞERLERİ ALMIŞ OLSUN. ANCAK BU SAYEDE EĞİTİMDE HIZLI ,KALİTELİ, DOLU DOLU İNSAN YETİŞTİRMİŞ OLACAĞIZ. BU DEĞERLERİ ALAMAMIŞ ÇOCUK İŞLENMEMİŞ TOPRAĞA BENZER. HİÇBİR ÖĞRETMEN İŞLENMEMİŞ TOPRAĞI AİLESİ KADAR İŞLEYEMEZ. O ANCAK VE ANCAK İŞLENMİŞ TOPRAĞA EKİM YAPMALIDIR Kİ GÜÇLÜ KUVVETLİ NESİLLER YETİŞTİREBİLSİN. DEĞERSİZ FİKİRLERİ MAGAZİN KÜLTÜRÜYLE AİLELERE AKTARAN TELEVİZYON PROGRAMLARINDAN UZAK YAŞAYAN KAFASI DOLU, KENDİNİ VE ÇEVRESİNİ BİLEN, YAŞADIĞI HAYATI FARKEDEBİLEN AİLELER İSTİYORUZ ARTIK. BİTİK, OLGUNLAŞAMAMIŞ, ETRAFI İÇİN PROBLEM YARATAN İNSANIN İÇİNİ ACITAN KAYIP GENÇLER GÖRMEK İSTEMİYORUZ. HERKES KENDİNİ DÜZELTMELİ. HERKES KENDİ GÜCÜNÜ AZAMİ ÖLÇÜDE YÜKSELTEREK DURUMA EL KOYMALIDIR. DÜNYADAKİ EN BÜYÜK GÜÇ, SAĞLIKLI AİLELERDİR. İÇİ BOŞALAN DEĞİL İÇİ DOLAN, DURUMA EL KOYAN AİLELER ÜLKESİNİN GELECEĞİNİ GÜÇLENDİRİR.

Büyük Atatürk’ün eğitim politikasını iyice anlayalım:
1. Eğitim milli olmalıdır.
2. Milli terbiye programında, milletimizin gelişmesine engel olan ve o güne kadar uygulanan eski eğitim içinde yer alan hurafeler ile bize uygun olmayan yabancı etkiler ister doğudan gelsin ister batıdan bulunmamalıdır.
3. Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken onlara bilhassa varlığına ve birliğine saldıran yabancı güçler ve fikirlerle nasıl mücadele edecekleri öğretilmelidir. Bu bilgilere sahip olmayan fertlerden oluşan toplumlara hayat ve bağımsızlık hakkı yoktur.
4. Gelecek için hazırlanan vatan evlatlarına her türlü zorluk karşısında yılmamaları öğretilmelidir.
“ Terbiyedir ki bir milleti ya hür, bağımsız şanlı, yüksek bir toplum olarak yaşatır veya bir milleti kölelik ve yoksulluğa terk eder.”
“ Bir toplumun %10’u, %20’si okuma yazma bilir, %80’i, %90’ı okuma yazma bilmezse, bu ayıptır. Bundan insan olarak utanmak lazımdır. Halbuki bu millet utanmak için gelmemiştir.”



ÇALIŞARAK, AYDINLANARAK YAŞAMAK VE YAŞATMAK, BİR YAŞAM BİÇİMİDİR.

 


Bugüne kadar ziyaret eden 35684 ziyaretçiye teşekkür ederim
 
ANASAYFA
OKULUMUZ
ÖĞRETMENİMİZ
ATATÜRK
ETKİNLİKLERİMİZ
2.SINIF DÖKÜMANLAR
MASALLAR
VELİLER
=> ÇOCUK YETİŞTİRİRKEN
=> HIZLI OKUYORUM
=> OKUMAYI SEVİYORUM
=> ÇOCUĞUN DİLİNDEN
REHBERLİK
ÇOKLU ZEKA
GENEL KÜLTÜR
BELİRLİ GÜN VE HAFTALAR
EİNSTENİN BİLMECESİ
VERİMLİ DERS ÇALIŞMA
FIKRALAR
BİRAZDA GÜLELİM
BİLMECELER
TEKERLEMELER
ŞİİR KÖŞESİ
OYUN DÜNYASI
HARİKA CANLILAR
SATRANÇ
SUDOKU
ZİYARETÇİ DEFTERİ
Sayaç
VELİ MEMNUNİYET ANKETİ
Yeni sayfanın başlığı
s
 

ÇOCUK YETİŞTİRİRKEN

   
    
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol